UNIBJK WEB SİTESİNDEN
Peki, biz bu uğurda mücadele ederken, pek saygıdeğer büyüklerimiz bu konuda neler yapmaktalar. Madem örneklerle ve karşılaştırmalarla başladık, öyle devam edelim. F.B Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Üyesi Rıdvan Özdin’in anılarını anlattığı kitabından alıntıdır: “Galatasaray Kulübü’nün o yıllardaki başkanı Mustafa Pekin, Namık Sevikle benim çok yakın dostumuzdu. Sık sık görüşür birlikte olur ve yemek yerdik. Yine birlikte yemek yediğimiz bir akşam, Mustafa Pekin’in hayli üzgün ve durgun halini görünce Namık dayanamadı ve “Ne oldu hocam, nedir bu halin? Üzgün görünüyorsun,” diye sordu. O bize önce “Yok bir şey canım, önemli değil,” filan dedi ise de biraz ısrar edince konuyu açmak, anlatmak zorunda kaldı. “Bizim takım kaptanı Mehmet(Büyük Mehmet) evlenmek istiyor, nişan yapmak istedi. Ancak yönetim kurulu şimdi olmaz, diyerek mani oldu. Bu nişanı yapmak istemediler., çocuk üzülüp duruyor. Ne yapacağımız şaşırdım,” deyince Namık, “ Ne üzülüyorsun canım, bizim Rıdvan halleder,” diye cevap verdi. Tarabya’da köşem Restorantın sahibi Hanefi’nin onay ve yardımlarıyla Galatasaray takımı kaptanı Büyük Mehmet’in Nişan törenini gerçekleştirdik. O yıllarda Fenerbahçe ile Galatasaray arasında işte böyle unutulmaz dostluklar vardı. Hiç kimse de bundan rahatsız olmaz, gocunmazdı. O nişanda da hem Galatasaraylı hem de Fenerbahçeli futbolcular bir aradaydı.” Yıl 2006. Küskünlerin barıştığı, kırgınlıkların son bulduğu mübarek Kurban Bayramı’nın ilk günü, bayram namazı. Galatasaray futbolcuları bayram namazını kılmak için geldikleri camide Fenerbahçelilerin olduğunu öğrenince camiden çıkıp farklı bir mekânda namazlarını kılıyorlar. Bu ne bitmez bir mücadeleymiş ki mübarek bayram günü bile sizleri bir araya getirmeye vesile olmuyor. Taraftarlık olgusunun geldiği yer bizleri nispeten umutlandırsa da, camiaları yöneten ve onlara yön veren kişilerin takındığı üslup ne yazık ki bizleri derin kederlere ve bilinmezlere götürüyor. Yıllar bazı taraftarlara bilinç getirse de, bazılarına korkarız ki anlayışsızlık ve hoş görü eksikliği getirmiş. Buradan örnek olması gereken kişileri göreve çağırıyor ve herkesin kendi kapısının önünü temizlemesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Hakkımda
- RIDVAN ÖZDİN
- İstanbul, Türkiye
- 1 Mart 1926 yılında Bursa'da doğdum. İlkokulu Mudanya'da bitirip, ortaokul ve lise tahsilimi Pertevniyal Lisesi'nde tamamladım. Halkalı'da Ziraat mezunu olup, askerliğimi Çanakkale'de topçu subayı olarak yaptım. 1947-1951 yılları arasında çok yakın arkadaşım Namık Sevik ile birlikte İstanbul'da Ord.Prof.Dr. Fahrettin Kerim Gökay mahiyetinde çalışmak onurunu yaşadım. 1953 yılında serbest hayata atılarak inşaat sektöründe yer aldım.İlk inşaatım Yeşilköy'de 1959 yılında idealim Fenerbahçe Apartmanı ile gerçekleşti. Daha sonra Yeşilyurt ve Boğaz'da muhtelif apartmanlar yaptım. 1970-1980 yıllarında Levkur Aş. yönetim kurulunda bulundum. Aynı yıllarda Fenerbahçeliler Cemiyeti- Genel Sekreterlik görevini ifa ettim. İki kız çocuğu babasıyım. Halen Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Üyesi ve Haysiyet Divanı Asil Üyesi olarak görev yapmaktayım. İstanbul Şehit Anaları Derneği Şeref Üyesiyim.
19 Nisan 2008 Cumartesi
Fener'de Erdoğan'a karşı çıkan çok oldu
81 yaşındaki işadamı Rıdvan Özdin hatıralarını yazdığı kitapta kulüp yöneticilerini, siyasetçileri, ve ünlü işadamlarını anlatıyor. İşte Zeki Müren'den Başbakan Tayyip Erdoğan'a uzanan anılar..
Karşımda 81 yaşında bir delikanlı var. Abartmıyorum, Rıdvan Özdin öylesine bir enerjiye, hafızaya ve sosyal hayata sahip ki insanın "Keşke 81'imde öyle olabilsem" diyesi geliyor. Rıdvan Özdin Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu, Haysiyet Divanı Üyesi. Bu aralar harıl harıl gelirini Şehit Anaları Derneği'ne bağışlayacağı kitabı üzerinde çalışıyor. Hatıralarını yazdığı kitap 10 Kasım'da piyasada olacak. Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğu Özdin ile Fenerbahçelileri, tanıdığı işadamlarını ve siyasetçileri konuştuk. Özdin 1926 Bursa doğumlu. Baba emniyet mensubu, anne ev hanımı. Özdin annesini anlatırken Zeki Müren'i anmadan geçemiyor. "Çocukluğumda Bursa'nın meşhur bir Çinili hamamı vardı. Annem zaman zaman o hamamı kapatır, hamamda Müzeyyen Senar da dahil Türk sanat müziği eşliğinde meşk eder, göbek taşında soğuk mezelerle keyif çıkarırlarmış. Bu hamam sefalarının en neşeli ismi Zeki Müren'in annesiymiş. Hamama her gelişinde incir getirirmiş. Yıllar geçti Namık Sevük, Fecri Ebcioğlu, Mehmet Üstünkaya, Emin Cankurtaran, Şükrü Gülesin, İslam Çupi her gün bir saat Cihangir Sauna'ya giderdik. Oranın en şöhretli müşterisi Zeki Müren'di. Müthiş şarkılar söylerdi." Özdin Ziraat okumuş. Ardından uzun yıllar İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın özel kaleminde çalışmış. Özdin "Bütün sosyal çevremi o göreve borçluyum" dediği valilikten ayrılınca inşaat sektörüne girmiş. Fenerbahçe deyince sorulacak isim çok. Peki ama bunca kişiyle tanışan Özdin Başbakan Erdoğan'ı da yakından tanıyor muydu? Özdin anlatıyor: "Başbakan'ı Kasımpaşa'da top oynadığı dönemlerden tanıyorum. FB sevdalısıydı. Sürekli tribüne gelirdi. Ayrıca genç yaşına rağmen futbol bilgisi de tamdı. Maçları gözünü kırpmadan izler doğru yorumlarda bulunurdu. Faruk Ilgaz onu çok severdi. 28 Şubat döneminde paşaların etkisiyle Fenerbahçe Kulübü Tayyip Erdoğan isminden uzak durdu. Erdoğan'ın kulübe üye yapılmasında bayağı tartışma çıktı. "Hayır" diyen çok oldu. İstemiyorlardı. Faruk Ağabey ve benim büyük katkımız olmuştur kulübe alınması için. Olaylı oldu ama sonunda 1997'de Ali Şen döneminde kabul edildi." Ya Aziz Yıldırım? Özdin başkanını yere göğe koyamıyor. "Fenerbahçe herşeyini, geldiği noktayı hep ona borçlu. Müthiş bir profesyonel. Örneğin o teknik direktörün işine karışan bir yönetici değil."
Siz Vehbi Koç, Kadir Has ve Sakıp Sabancı'yı yakından tanıyan bir isimsiniz. Örneğin Koç'un en önemli özelliği neydi? -Vehbi Koç bir gün bana telefon etti. "Yakın dostlarımdan methiyeler işittim, seninle tanışmak istiyorum yarın 7'de seni ofisime bekliyorum" dedi. Ben teşekkür ettim ve "Beyefendi akşam 7'de mi?" diye sordum. "Rıdvan Bey akşam 19.00'dur, 7 değil" dedi ve yüzüme telefonu kapadı. Daha ilk görüşmede onun için büyük hata yapmıştım. Çünkü ben de o yaşıma kadar sabah yedide bir randevuya gitmemiştim. Öylesine disiplinli biriydi.* Hangisi daha cimriydi? -Kadir Has içlerinde en bonkörüydü. Sakıp Sabancı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. O zamanlar Tarabya Oteli çok gözdeydi. Sabancı da şen şakrak bir insan. O da oraya geliyor. Ben içeri girdiğimde herkes pervane oluyor çünkü çalışanların ailelerine kadar hediye dağıtıyorum. Yan masada oturan Sabancı bana seslendi: "Bir tek şeyini kıskanıyorum senin, ben Sakıp Ağa'yım ama sen gelince millet pervane oluyor bana kimse bakmıyor bile." Sakıp Ağa alınma ama bir gün şunlara bir hediye, bir bahşiş verdiğin oldu mu?" diye cevap verdim, gülüştük. Çok hoş biriydi.* Hiç bahşiş vermez miydi?-Yanında hiç para taşımazdı bahşiş vermesin diye, düşünsenize. Vehbi Koç'u ise çözemedim bir türlü. İnsan kazancı nispetinde iyi yaşamalı, iyi gezmeli vesaire. Onun kendine has bir yaşam biçimi vardı. Çekmece'de Krizantem sitesi vardı iki odalı bahçe içinde, Allahın sıcağında bir yerde tatil yapardı. İşe taksiyle gidip gelirdi. Eleştirmiyorum ama şaşırıyorum onca zenginlik içinde...
'Metin Oktay FB sempatizanıydı'
METİN Oktay G.Saray ve Milli Takım'da oynadığı en parlak günlerinden birinde Rüştü Dağlaroğlu'nu ziyarete gelir. Dağlaroğlu ziyaretten çok memnun olur ama bir taraftan da merakını yenemez. "Hayrola bir arzun mu var?" Metin cevap verir "Yıllardır GS'de oynuyorum ama Fenerbahçe sempatizanıyım. Özel bir maçta F.Bahçe forması ile sahaya çıkmak ve oynamak istiyorum." Sonra bu gerçekleşti.
Cemal Gürsel: İhtilal yaptık, iyi halt ettik mi?
GÜRSEL müthiş sıcakkanlı, babacan bir tavra sahipti. Uzunca bir sohbetten sonra dönüp "Oğlum Rıdvan sen cesur ve mert bir delikanlısın. Bana korkmadan cevap vereceğini düşünüyorum. "Biz ihtilal yapmakla iyi halt ettik mi" diye sordu. Dondum kaldım. Ne cevap vereceğimi şaşırdım. En sonunda "Ekonomik yönden pek de iyi olmadı paşam" deyiverdim. Cevabımı duyar duymaz "Gel alnından öpeyim seni, düşündüğünü söyledin" dedi. Gerçekten de Gürsel ihtilal sonrası çok üzücü günler geçirdi. Siyasetçi değilim, yorumunu size bırakıyorum.
İsmet İnönü: Koltuğu kaldırttı minder istemedi
İnönü ile beraberce Türkiye- Brezilya maçını seyrettik. Maç başlamadan, İsmet Paşa kalabalık tribünde oturacağı yere doğru ilerlerken meraklı bakışlar ve sevgi gösterileri arasındaydı. Rahat oturması için kocaman bir koltuk getirildi. Kesinlikle istemedi. "Herkes nasıl oturuyorsa ben de öyle oturayım, kaldırın o koltuğu" dedi. Ardından getirilen minderi de kabul etmedi.
Adnan Menderes: Sulukule'de felekten bir gece
Boğaz'daki bir yol inşaatının başındayız. Gece saat 03.00'te, Adnan Menderes aniden teftişe geldi. Yanında İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay da vardı. Sonra Sulukule'ye gittik. Tabii yer yerinden oynadı. Şahane bir masa kuruldu, sazını alan yanımıza geldi. Sabah çayımızı da Emirgân Çay Bahçesi'nde içtik. Menderes işte öyle bir Başbakan idi.
Süleyman Seba'ya: BJK taraftarı 'Uğursuz' dedi
Süleyman Seba sessiz sakin görüntüsünün altında dediğim dedik biridir. Ama etrafına danışmasını sever. Asla affedemeyeceği şey saygısızlıktır. Bir gün hiç unutmam FB-BJK maçından çıkıyoruz, bir grup Beşiktaşlı taraftar yanımıza geldi. Önce Başkan'ın elini öptüler. Maç berabere bitmişti. İçlerinden biri dedi ki: "Başkan siz bizim maçlarımıza gelmeyin çünkü uğursuzsunuz. Uğur getirmiyorsunuz." Süleyman Seba hiçbir şey söylemedi ama yüzü birden değişti, çok üzüldü. Taraftar gittikten sonra bana dönüp "Görüyor musun?" dedi. "Bu nasıl bir laftır?" Süleyman Bey ilk kez karşılaştığı bu harekete sinirlenmedi, üzüldü. Taraftarına öyle düşkün bir başkandı.
Ali Şen: Oğuz ile Aykut'u neden yolladı?
Ali Şen muazzam bir otorite sahibiydi. Onun kulübe en büyük faydası kapılarını Fenerbahçelilere açtırmasıdır. Futbolcularla kendisi konuşur, konsantrasyonu sağlardı. Örneğin bir futbolcunun morali bozuk, onu karşısına alır saatlerce "Bu maçı alacaksın, şöyle yapacaksın" derdi. Adeta bir teknik direktör gibi davranırdı. İlk 11'i o belirlerdi. Takımı o yapardı. İnanılmaz bir karizması vardı. Ama başkanlıktaki en büyük ve belki de tek hatası Oğuz ile Aykut'u takımdan göndermek oldu. İkisi de adam gibi adamdır. Futbolculukları da tartışılmaz. Teknik direktör istemiyor diye bir bahane sundu ama aslında soyunma odasında bir para isteme durumu olmuş, Ali Şen ona bozulmuş.
Faruk Ilgaz: Siyasi kariyerini Demirel engelledi
Müthiş bir duygu adamıdır. Düğün, cenaze, dostum dediği herkesin iyi ve kötü gününde yanındadır. Onun döneminde Fenerbahçe'nin mali durumu bugünkü kadar iyi değildi. Ortada para yoksa karışan çok olur. Muhittin Bulgurlu ve Semih Bayülgen kulübü yönetirdi. Zaten bu isimler kulübün üyelerini tek tek tanır, herkesin işini hallederlerdi. Ali Şen "Bu iki ismi kapıdan sokmayacaksınız" diye talimat vermişti. Faruk Ilgaz taraftarın çok sevdiği bir isimdi. İstanbul'da Belediye Başkan vekilliği yaptı. Hatta başkan olacağı bile söyleniyordu. Siyasi kariyeri parlaktı. Ama Süleyman Demirel önünü kesti, ilerlemesini engelledi.
81 yaşındaki işadamı Rıdvan Özdin hatıralarını yazdığı kitapta kulüp yöneticilerini, siyasetçileri, ve ünlü işadamlarını anlatıyor. İşte Zeki Müren'den Başbakan Tayyip Erdoğan'a uzanan anılar..
Karşımda 81 yaşında bir delikanlı var. Abartmıyorum, Rıdvan Özdin öylesine bir enerjiye, hafızaya ve sosyal hayata sahip ki insanın "Keşke 81'imde öyle olabilsem" diyesi geliyor. Rıdvan Özdin Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu, Haysiyet Divanı Üyesi. Bu aralar harıl harıl gelirini Şehit Anaları Derneği'ne bağışlayacağı kitabı üzerinde çalışıyor. Hatıralarını yazdığı kitap 10 Kasım'da piyasada olacak. Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğu Özdin ile Fenerbahçelileri, tanıdığı işadamlarını ve siyasetçileri konuştuk. Özdin 1926 Bursa doğumlu. Baba emniyet mensubu, anne ev hanımı. Özdin annesini anlatırken Zeki Müren'i anmadan geçemiyor. "Çocukluğumda Bursa'nın meşhur bir Çinili hamamı vardı. Annem zaman zaman o hamamı kapatır, hamamda Müzeyyen Senar da dahil Türk sanat müziği eşliğinde meşk eder, göbek taşında soğuk mezelerle keyif çıkarırlarmış. Bu hamam sefalarının en neşeli ismi Zeki Müren'in annesiymiş. Hamama her gelişinde incir getirirmiş. Yıllar geçti Namık Sevük, Fecri Ebcioğlu, Mehmet Üstünkaya, Emin Cankurtaran, Şükrü Gülesin, İslam Çupi her gün bir saat Cihangir Sauna'ya giderdik. Oranın en şöhretli müşterisi Zeki Müren'di. Müthiş şarkılar söylerdi." Özdin Ziraat okumuş. Ardından uzun yıllar İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın özel kaleminde çalışmış. Özdin "Bütün sosyal çevremi o göreve borçluyum" dediği valilikten ayrılınca inşaat sektörüne girmiş. Fenerbahçe deyince sorulacak isim çok. Peki ama bunca kişiyle tanışan Özdin Başbakan Erdoğan'ı da yakından tanıyor muydu? Özdin anlatıyor: "Başbakan'ı Kasımpaşa'da top oynadığı dönemlerden tanıyorum. FB sevdalısıydı. Sürekli tribüne gelirdi. Ayrıca genç yaşına rağmen futbol bilgisi de tamdı. Maçları gözünü kırpmadan izler doğru yorumlarda bulunurdu. Faruk Ilgaz onu çok severdi. 28 Şubat döneminde paşaların etkisiyle Fenerbahçe Kulübü Tayyip Erdoğan isminden uzak durdu. Erdoğan'ın kulübe üye yapılmasında bayağı tartışma çıktı. "Hayır" diyen çok oldu. İstemiyorlardı. Faruk Ağabey ve benim büyük katkımız olmuştur kulübe alınması için. Olaylı oldu ama sonunda 1997'de Ali Şen döneminde kabul edildi." Ya Aziz Yıldırım? Özdin başkanını yere göğe koyamıyor. "Fenerbahçe herşeyini, geldiği noktayı hep ona borçlu. Müthiş bir profesyonel. Örneğin o teknik direktörün işine karışan bir yönetici değil."
Siz Vehbi Koç, Kadir Has ve Sakıp Sabancı'yı yakından tanıyan bir isimsiniz. Örneğin Koç'un en önemli özelliği neydi? -Vehbi Koç bir gün bana telefon etti. "Yakın dostlarımdan methiyeler işittim, seninle tanışmak istiyorum yarın 7'de seni ofisime bekliyorum" dedi. Ben teşekkür ettim ve "Beyefendi akşam 7'de mi?" diye sordum. "Rıdvan Bey akşam 19.00'dur, 7 değil" dedi ve yüzüme telefonu kapadı. Daha ilk görüşmede onun için büyük hata yapmıştım. Çünkü ben de o yaşıma kadar sabah yedide bir randevuya gitmemiştim. Öylesine disiplinli biriydi.* Hangisi daha cimriydi? -Kadir Has içlerinde en bonkörüydü. Sakıp Sabancı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. O zamanlar Tarabya Oteli çok gözdeydi. Sabancı da şen şakrak bir insan. O da oraya geliyor. Ben içeri girdiğimde herkes pervane oluyor çünkü çalışanların ailelerine kadar hediye dağıtıyorum. Yan masada oturan Sabancı bana seslendi: "Bir tek şeyini kıskanıyorum senin, ben Sakıp Ağa'yım ama sen gelince millet pervane oluyor bana kimse bakmıyor bile." Sakıp Ağa alınma ama bir gün şunlara bir hediye, bir bahşiş verdiğin oldu mu?" diye cevap verdim, gülüştük. Çok hoş biriydi.* Hiç bahşiş vermez miydi?-Yanında hiç para taşımazdı bahşiş vermesin diye, düşünsenize. Vehbi Koç'u ise çözemedim bir türlü. İnsan kazancı nispetinde iyi yaşamalı, iyi gezmeli vesaire. Onun kendine has bir yaşam biçimi vardı. Çekmece'de Krizantem sitesi vardı iki odalı bahçe içinde, Allahın sıcağında bir yerde tatil yapardı. İşe taksiyle gidip gelirdi. Eleştirmiyorum ama şaşırıyorum onca zenginlik içinde...
'Metin Oktay FB sempatizanıydı'
METİN Oktay G.Saray ve Milli Takım'da oynadığı en parlak günlerinden birinde Rüştü Dağlaroğlu'nu ziyarete gelir. Dağlaroğlu ziyaretten çok memnun olur ama bir taraftan da merakını yenemez. "Hayrola bir arzun mu var?" Metin cevap verir "Yıllardır GS'de oynuyorum ama Fenerbahçe sempatizanıyım. Özel bir maçta F.Bahçe forması ile sahaya çıkmak ve oynamak istiyorum." Sonra bu gerçekleşti.
Cemal Gürsel: İhtilal yaptık, iyi halt ettik mi?
GÜRSEL müthiş sıcakkanlı, babacan bir tavra sahipti. Uzunca bir sohbetten sonra dönüp "Oğlum Rıdvan sen cesur ve mert bir delikanlısın. Bana korkmadan cevap vereceğini düşünüyorum. "Biz ihtilal yapmakla iyi halt ettik mi" diye sordu. Dondum kaldım. Ne cevap vereceğimi şaşırdım. En sonunda "Ekonomik yönden pek de iyi olmadı paşam" deyiverdim. Cevabımı duyar duymaz "Gel alnından öpeyim seni, düşündüğünü söyledin" dedi. Gerçekten de Gürsel ihtilal sonrası çok üzücü günler geçirdi. Siyasetçi değilim, yorumunu size bırakıyorum.
İsmet İnönü: Koltuğu kaldırttı minder istemedi
İnönü ile beraberce Türkiye- Brezilya maçını seyrettik. Maç başlamadan, İsmet Paşa kalabalık tribünde oturacağı yere doğru ilerlerken meraklı bakışlar ve sevgi gösterileri arasındaydı. Rahat oturması için kocaman bir koltuk getirildi. Kesinlikle istemedi. "Herkes nasıl oturuyorsa ben de öyle oturayım, kaldırın o koltuğu" dedi. Ardından getirilen minderi de kabul etmedi.
Adnan Menderes: Sulukule'de felekten bir gece
Boğaz'daki bir yol inşaatının başındayız. Gece saat 03.00'te, Adnan Menderes aniden teftişe geldi. Yanında İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay da vardı. Sonra Sulukule'ye gittik. Tabii yer yerinden oynadı. Şahane bir masa kuruldu, sazını alan yanımıza geldi. Sabah çayımızı da Emirgân Çay Bahçesi'nde içtik. Menderes işte öyle bir Başbakan idi.
Süleyman Seba'ya: BJK taraftarı 'Uğursuz' dedi
Süleyman Seba sessiz sakin görüntüsünün altında dediğim dedik biridir. Ama etrafına danışmasını sever. Asla affedemeyeceği şey saygısızlıktır. Bir gün hiç unutmam FB-BJK maçından çıkıyoruz, bir grup Beşiktaşlı taraftar yanımıza geldi. Önce Başkan'ın elini öptüler. Maç berabere bitmişti. İçlerinden biri dedi ki: "Başkan siz bizim maçlarımıza gelmeyin çünkü uğursuzsunuz. Uğur getirmiyorsunuz." Süleyman Seba hiçbir şey söylemedi ama yüzü birden değişti, çok üzüldü. Taraftar gittikten sonra bana dönüp "Görüyor musun?" dedi. "Bu nasıl bir laftır?" Süleyman Bey ilk kez karşılaştığı bu harekete sinirlenmedi, üzüldü. Taraftarına öyle düşkün bir başkandı.
Ali Şen: Oğuz ile Aykut'u neden yolladı?
Ali Şen muazzam bir otorite sahibiydi. Onun kulübe en büyük faydası kapılarını Fenerbahçelilere açtırmasıdır. Futbolcularla kendisi konuşur, konsantrasyonu sağlardı. Örneğin bir futbolcunun morali bozuk, onu karşısına alır saatlerce "Bu maçı alacaksın, şöyle yapacaksın" derdi. Adeta bir teknik direktör gibi davranırdı. İlk 11'i o belirlerdi. Takımı o yapardı. İnanılmaz bir karizması vardı. Ama başkanlıktaki en büyük ve belki de tek hatası Oğuz ile Aykut'u takımdan göndermek oldu. İkisi de adam gibi adamdır. Futbolculukları da tartışılmaz. Teknik direktör istemiyor diye bir bahane sundu ama aslında soyunma odasında bir para isteme durumu olmuş, Ali Şen ona bozulmuş.
Faruk Ilgaz: Siyasi kariyerini Demirel engelledi
Müthiş bir duygu adamıdır. Düğün, cenaze, dostum dediği herkesin iyi ve kötü gününde yanındadır. Onun döneminde Fenerbahçe'nin mali durumu bugünkü kadar iyi değildi. Ortada para yoksa karışan çok olur. Muhittin Bulgurlu ve Semih Bayülgen kulübü yönetirdi. Zaten bu isimler kulübün üyelerini tek tek tanır, herkesin işini hallederlerdi. Ali Şen "Bu iki ismi kapıdan sokmayacaksınız" diye talimat vermişti. Faruk Ilgaz taraftarın çok sevdiği bir isimdi. İstanbul'da Belediye Başkan vekilliği yaptı. Hatta başkan olacağı bile söyleniyordu. Siyasi kariyeri parlaktı. Ama Süleyman Demirel önünü kesti, ilerlemesini engelledi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kitaplarım
- FENERBAHÇE İLE 45 AZİZ YILDIRIM'LA GURUR DOLU 10 YILIM
- http://www.ideefixe.com/kitap/urun_liste.asp?kid=105526